TÜRK HALKI O'NU ÇOK SEVDİ. TOLGA ÇEVİK HEDEFLERİNİ ECE PİRİM'E ANLATTI
Organize işler filminin "SÜPERMEN SAMET"İ, Avrupa Yakası'nın "SACİT"i Tolga Çevik aslında okul yıllarında kaderini çizmişti. Lise yıllarında "en iyi erkek oyuncu" ödülünü alması onu daha sonra ABD'ye taşıdı. Gördüğü tiyatro eğitiminin ardından soluğu Türkiye'de aldı. İşte genç oyuncunun sanata ve sosyal yaşama dair Ece Pirim'e anlattıkları.
ABD'DE AKTÖRLÜK EĞİTİMİ ALDI
ECE PİRİM: Genç yaşta tiyatro eğitimi almaya başladınız. Daha sonra ABD'de bir üniversite'de aktörlük eğitimi aldınız. Önce buradan başlayalım mı sohbetimize?
TOLGA ÇEVİK: Başlayalım. Aslında onun sebebi şudur. Ben burada konservatuarı kazanamadım. Kazanamayınca mecbur kaldım yurtdışına gitmeye. Yoksa
yurtdışında bir eğitim göreyim meraklısı değildim.
ECE PİRİM: Eh böyle olması da pek fena olmamış aslında.
TOLGA ÇEVİK: Tabii, tabii� 'Olmayan işte de bir hayır vardır' sözüne çok inanırım ben. Bunu okumak gerektiğine çok inanıyordum. Doğuştan bir yeteneğiniz olabilir ama mutlaka okumak lazım. Çünkü ileride birisi size birşey söylediği zaman bir alt yapıyla cevap vermek çok daha farklı. Allahtan o genç yaşlarda böyle düşünüyomuşum da şimdi okullu oldum.(gülüşmeler)
ECE PİRİM: ABD'de kaç yıl kaldınız?
TOLGA ÇEVİK: 3,5 yıldan biraz fazla, yuvarlak hesap 4 yıl diyebiliriz.
ECE PİRİM: Orada da ünlü isimlerle çalışmışsınız. Daha uzun yıllar kalıp bu işi orada sürdürmeyi düşündüğünüz oldu mu?
TOLGA ÇEVİK: Oldu, aslında fırsatlarım da oldu. Fakat ben Türkiye'yi çok özledim. Yani biraz evcimenim ben. Hatta bir tiyatrocu için biraz fazla evcimenim. Hani zeytinyağlı pırasa yiyemeyince, bir anda milli duyguları kabaran bir adam olduğum için daha fazla kalamadım, dönmek istedim. Bir de bu mesleği kendi dilinizde icra etmek çok daha tatmin edici birşey.
ECE PİRİM: Yurtdışı ve yurt içinde bu işle ilgili farklar sizce neler?
TOLGA ÇEVİK: Valla yetenek olarak biz çok daha zenginiz. Yani biz de Akdeniz kanı olduğu için çok daha sevecen suratlarız ekranda olsun, sahnede olsun.
Ama benim okuduğum yerde Amerika'da teknik çok daha ileri düzeyde. Sahne üstü teknikleri olsun, oyunculuk teknikleri olsun çok enteresan araştırmalar yapıyorlar bu konuda. Sadece yeteneğiniz var diye bu size ömür boyu yetmiyor orada. Sürekli kendinizi geliştirmeniz için piyasadaki diğer rakipleriniz sizi çok zorluyor. Her sene bir oyuncunun kendini yenilemesi gerekiyor. O yüzden galiba bu konuda bizden biraz daha ilerideler.
ECE PİRİM: Peki seyirci olarak fark var mı? Çünkü eskiden Türkiye'de tiyatro seyircisi özel giyinir, seyirci olarak bile gösteriye titizlikle hazırlanırmış.
TOLGA ÇEVİK: Bu söylediğiniz ben de duydum ama yetişemedim maalesef. Hani o takım elbiselerle, kürklerle, abiyelerle Beyoğlu'na gidildiği günleri duydum
ama bilemiyorum. Ama bence de öyle olması gerekir. Çünkü çok büyük bir emek var ve emek olan her şeye böyle bir saygı olması gerekir aslında sırf tiyatroya değil. Şimdilerde bizim oyunlarımıza eşofmanla gelen gençler var. Belki de onun için çok önemli birşey değil. Çünkü önemli olsa oyun sırasında cep telefonu ile mesaj çekmeye çalışmaz. Çoğunu görüyorum ben. Artık ne kadar önemli bir mesleği varsa iletişimini kesemiyor 2 saat için. Bunlar çok önemli şeyler aslında, ne zaman düzelir onu da bilemiyorum. Belki de Türkiye'deki en önemli şey tiyatro olmadığı için bunlara çok önem verilmiyor diye düşünüyorum. Çünkü bir cerrahın ameliyat sırasında kısa mesaj çekebileceğini düşünemiyorum. Eh para verip keyif almaya geldiğin bir konuda kendi keyfini baltalamak kavramını zaten hiç anlamıyorum. Bilmiyorum, yani bir bildikleri vardır herhalde..
ECE PİRİM: Eğitiminiz bittikten sonra daha geniş bir vizyon sahibi olarak Türkiye'ye döndünüz. Sonra neler oldu?
TOLGA ÇEVİK: Amerika'ya gitmeden önce ben Hadi Çaman Yeditepe oyuncularında kursiyerdim.18 yaşındaydım. Amerika'dan dönünce ilk olarak Hadi Çaman'a döndüm vefa borcu olarak, çünkü çok emeği vardır benim üstümde öğrenci olarak. Dedim ki; "Ben döndüm. Kıyısından, köşesinden bir şey varsa başlamak isterim" O da hemen "Küheylan" text'ini attı önüme. Ben figüran olarak başlayacağımı düşünüyordum tabii. Provalarda anladım ki başrol oynuyorum. Tekrar ilk oradadır başlangıcım. 4 sene orada çalıştım. Sonra "Vizontele" ile BKM'de çalışmaya başlamam. Vizontele'den sonra Yılmaz Erdoğan dedi ki; "Sen bizden ayrılma, bizimle çalış." Orada da bir süre çalıştım, daha sonra ayrıldım ve şimdi "Avrupa Yakası" ile yola devam ediyorum.
ECE PİRİM: Tiyatroda sınırlayıcı bir yaş var mı?
TOLGA ÇEVİK: Aslında ölene kadar yapılabilecek bir meslek. Ama bir oyuncunun yelpazesini geniş tutması için yanlış bir ülke bizim ülkemiz. Çünkü burada çok fazla yaşam endişesi var insanların. Yani oyunculuk çok rahat olduğunuz takdirde yapılabileceğiniz bir meslek. Siz çok iyi hissedeceksiniz ki insanlara daha güzellikler sunabilesiniz. Ama Türkiye'de 3 bin oyuncu varsa 2 bin 500'ü fatura ödemek kaygısıyla yaşadığı için o kadar çabuk yaşlanıp çöküyor ki o yelpazeler çok daralıyor. O zaman onlar için oyunculuğun bir yaşı olmuş oluyor. Belli bir yaşa kadar yapabiliyorlar belki. Yoksa ölene kadar durmadan emekli olunmayacak tek meslek.
ECE PİRİM: Tv sektörünün genişlemesi, bu kadar çok özel kanallar olması da tiyatro sanatçıları açısından iyi oldu değil mi?
TOLGA ÇEVİK: Evet tiyatro sanatçıları açısından iyi oldu ama tiyatrolar açısından pek iyi olmadı. Yani garip bir durumdur bu. Tiyatro oyuncuları çok daha fazla iş bulmaya başladılar, ama tiyatrolara gitmez oldu insanlar. Bunun negatifleriyle pozitifleri eşit galiba.
ECE PİRİM: Tiyatroları pahalı bulup gelmeyenler veya gelemeyenler de var. Bu konuda neler söylersiniz?
TOLGA ÇEVİK: Ama verdiğiniz emeğin karşılığında ortaya amiyane tabirle bir mal sunuyorsunuz. Eh bunu üretmek için kaç kişi çalışıyor? Kaç kişinin alın teri var? Bunların hesabı yapıldığı zaman bazı rakamlar aslında uçuk rakamlar değil. Yani bugün herkesin cebinde bir cep telefonu var. Onun maliyetine baktığınız zaman çok enteresan bir yaşam standardı çıkıyor ortaya. Ama 20 liralık bir tiyatro biletinden bahsettiğiniz zaman akan sular duruyor. 20 liralık bir şey değil ki sanat. Pahalı diye bu kadar yaygara koparmaya gerek yok bence. Evet bazı koşullarda insanlara ağır geliyor olabilir, haklılar ama bunu daha ucuza yapan müesseseler de var. Ödenekli tiyatrolar var. Oralarda da 5-6 liraya oynayıp
hala full dolduramıyorlar. Demek ki bu iş parayla da ilgili değil. Bu iş buna duyulan sevgi ve saygıyla ilgili.B urada bir eksiklik var.
ORGANİZE İŞLER'DE "SÜPERMEN SAMET", AVRUPA YAKASIN'DA "SACİT" İLGİ ÇEKEN KARAKTERLER
ECE PİRİM: Şu an da "Avrupa Yakası"nda Sacit rolüyle de çok sevildiniz. "Organize İşler" filminde ki Süpermen Samet rölünüzle ilgili dediler ki: "Gerçek
Süpermen'in rolünü dama attı." (Gülüşmeler)
TOLGA ÇEVİK: Yok canım, biz onunla büyüdük.
ECE PİRİM: O karakter size nasıl teklif edildi?
TOLGA ÇEVİK: Aslında bu karakterler daha çok masa başında tam olarak ortaya çıkıyor. Yılmaz Erdoğan bazı şeyleri düşünür ama oyuncuya da birşeyler bırakır. Yani biz de oyun ve karakterlere bir şeyler katabiliyoruz. Türkiye'de aslında bir yönetmen sineması vardır. O nasıl derse öyle oynanır çoğu zaman. Bana "Organize İşler" ilk anlatıldığında kenarında, köşesinde bir yerlerde olacağımı biliyordum. Ama neresinde olacağım kesin değildi. Fakat ilk duyduğumda da Süpermen Samet rolünü çok sevmiştim. Dedim ki: "Bu rol herhalde çok daha adı sanı duyulmuş birine gider." O yüzden yüreğime taş bastım.
Sonra oğlumun doğduğu gün Yılmaz Erdoğan bana dedi ki: "Hayırlı olsun. Benim de sana bir hediyem var. Süpermen Samet'i sen oynuyorsun." Yani çifte
bayram oldu benim için. Bu rolü alışımın böyle bir hikayesi vardır.