Hin kardeşler, sorumlu ablalar
Vizontele Tuuba'daki Başkan'ın "işe yaramaz" oğlu Tolga Çevik'le, "Bizimkiler"deki Katil'in sevgilisi Selda Özbek "Dişi Kuş"ta abla kardeşSelda Özbek "Dişi Kuş"la, ilk kez sit-com'da oynuyor, Tolga Çevik Amerika'da eğitim alırken bir kez denemiş.. Fotoğraflar: Muhsin Akgün
NAZAN ÖZCAN
Başında bir baba, erkek çocuk, erkek kardeş, erkek patron ve erkek âşık. Nedir bu kadının çilesi yahu? Zavallı "dişi kuş" bir sürü "baş kuş"la sarılmış. Bir tür lanet olmalı. Neyse ki bu yalnızca diziyle sınırlı. atv'nin yeni dizisi "Dişi Kuş"un Şebnem'i Selda Özbek ve kardeş İskender Tolga Çevik'le buluştuğumuzda anlıyoruz ki rolleri onlara çok uzak değil. Yok canım Tolga Çevik tabii ki, üç kağıt çevirmiyor ama dizideki karakteri gibi sevimli ve hınzır. Şebnem yani Selda Özbek de daha oturaklı, aklı başında. Dizide göründüğünden daha genç ve güzel, gerçekten! Tolga Çevik her ne kadar "Altı yıldır ilişkimiz var" diye diretse de "Dişi Kuş" ilk beraber işleri.
Dişi kuş olmak iyi bir şey mi?
Özbek: İyi mi kötü mü bilmem ama olmak zorundasınız. Evi, aileyi derleyip toparlamak kadına kalıyor. Ben şikayetçi değilim. Türkiye'de dişi kuş olarak büyütülüyor kız çocukları. Zaten bu şartlarda yetiştiğim için dişi kuş olmak da çok normal geliyor bana.
Sizin kadar sorumsuz bir kardeş olabilir mi peki?
Çevik: Etrafınızda dişi kuşlar varsa rahatça olursunuz! İskender karakteri gibi olan insanları bence etrafındaki dişi kuşlar bu hale getiriyor. Erkekler öyle yetiştiriliyor. Kız çocuğuna hep 'bak kızım burası tozlu olmaz' denir ama hiçbir erkek çocuğuna denmez bu. O yüzden bu karakteri oynamak çok eğlenceli geliyor bana.
Sizin karakteriniz fena halde kolaya kaçıyor gibi.
Çevik: Doğru dürüst bir işe girse yıllarca peşinde koştuğu birkaç yüz milyon lirayı kazanacak. Yok inat, nasıl daha kolay yapabilirim, hep ailenin başına bela oluyor. Tek başına Türkiye'nin hali aslında. Eğlenceli olan karakterler her zaman altı çok sağlam olan karakterlerdir. Bu karakter var Türkiye'de. Abla karakteri de var. Çok sıkıştığınız zaman bir gerçeği var. Yolda yürüyor ya da bir üst katta oturuyor.
Özbek: Şebnem de, kardeşi de zeki karakterler aslında. Evde babasını, kardeşini yönetiyor ama iş yerinde çok kaygıları var, işten atılmamak için filan. Çok heyecanlı, çok zeki, ancak çoğu zaman bu zekasının kendisi bile farkında değil. Öylesine ağzından çıkanlara kendisi de şaşıyor. İskender için de aynı şey söz konusu.
Çevik: Zeka özürlü bir çocuk değil. Öyle güzel yırtmayı başarıyor ki. O cinliğini hinliğe kullanıyor. Meşhur hikâye vardır ya, Almanya'da kola makinalarına buz paralar atılması. Ulan biraz daha aklını çalıştırsan demek ki aya biz gideceğiz!
Sizde de hinlik var mı?
Çevik: Var tabii. Bazen oynarken 'Böyle yaparsan daha komik olur' diyorsun. Daha kısa yolunu buluyorsun oynarken. Bu güzel bir hinlik. Çünkü bir şey satmak amacınız, biz de kendimizi satıyoruz ekranda.
Ortalık diziden geçilmiyor niye bu diziyi yapmak istediniz?
Çevik: Çok para verdiler yaaa!
Özbek: İlk başta tabii sizin muhatap olduğunuz şey tekst oluyor. Ben rolümü, ailemi ve diğer oyuncuları öğrendikten sonra inanılmaz sıcak bir şey olacağını düşündüm ve onu da yakaladığımızı düşünüyorum. Tekstten sonra en önemli şey kimin yöneteceği. Serdar Akar'la çalışmak önemli bir faktördü. Sağlam bir yönetmen.
Sit-com'da oynamak kolay mı, zor mu, keyifli mi vs. Nedir yani?
Çevik: Amerika'da oynadım sit-com'da. Çok zor tabii komedi. Herkesin ağladığı şey hemen hemen aynıdır. Ama herkesin güldüğü şeyler aynı değildir. Türk halkı olarak hiç olmayacak şeylere bir anda gözü sulanan insanlarız. Ne kadar kaba saba da gözüksek, çok ince bir tarafımız var. Benim şahsen şöyle kıstasım var, bir şey çekerken kameraman ya da görüntü yönetmeni gülüyorlarsa o iş tamamdır. Çünkü 50 kere vizörün ardından bakıp da bıkmamışsa ve hâlâ gülüyorsa bu iş doğrudur.
Özbek: Bana göre çok keyifli. Tiyatroya çok daha yakın. Sit-comların hepsi sesli çekiliyor. İstediğiniz gibi oynamak lüksüne biraz daha fazla sahip olabiliyorsunuz. Güldürmek zor, çünkü herkesin o kadar çok sorunu var ki. Gülmekle ağlamak arasında aslında çok ince bir çizgi var. İkisi de aynı duygu bence, çünkü ikisi de ayrı bir sinir bozukluğu. O çizgiyi iyi ayarlamak zorundasınız.
Amerika'da oynadım dediniz, nedir?
Çevik: Fool Me diye bir dizide. 196 bölüm. Öğrenciydim daha o zaman, 21 yaşındaydım. Tez gibi bir şeydi. Ailenin oğlunu oynadım. Kurtlar sofrası gibi, tek yabancı bendim. Herkes anadilini konuşuyor, siz onlarla yarış halindesiniz. Zor bir deneyimdi.
Sizi aslında dizilerde hep gördük ama kim olduğunuzu pek bilmiyoruz.
Özbek: İzmirliyim, 72 doğumluyum. Anadolu Üniversitesi tiyatro oyunculuğu bölümünü bitirdim. Dokuz senedir İstanbul'dayım. Uzun soluklu televizyon işlerinde çalıştım. "Bizimkiler" 15 sene sürdü, son sekiz senesinde vardım. Katil'in sevgilisini oynadım. "Gurbetçiler" üç buçuk sene sürdü. Sürekli değişik tiyatrolarda oynadım. Umur Bugay'la birlikte "Oğlum Adam Olacak"ı yaptık, Sahne Oyuncuları'nda Nedret Güvenç, Ayberk Atilla ile beraber oynadım. Halit Akçatepe, Ercan Yazgan, Ayşen Gruda ile tiyatro yaptık. Geçen sene Almanya'da tiyatro yaptım. "Duruşma"da minik bir rolüm vardı. Zeki Ökten'le "Gülüm"de oynadım. Daha yeterince sinemaya bulaşmadım. Geliyor da kabul etmiyor değilim. 'Katilin Sevgilisi'ni oynadım diye sonraki roller de ona benzer geldi. Kabul etmedim. Sinemada ya da televizyonda manyak, deli bir kadını oynamak isterim. İnanılmaz keyif duyacağım bir şey olur.
Vizontele'de, Bana Bir Şeyhler Oluyor da ve burada da ailenin oğlunu oynuyorsunuz. Hiç büyük adam oynayamayacak mısınız?
Çevik: Bu avantajlı bir şey. Büyük adam oynamaya başladığınızda oğul oynayamazsınız. Yelpaze daralır.
Kelebekler Özgürdür, Küheylan, Sen Beni Sevmiyorsun oyunlarında hep başroldünüz. BKM'de ise ekip içindesiniz.
Çevik: Benim başrol hastalığım hiç olmadı. Yazılan laflar çok önemli, çok acayip oyuncularla oynuyorum. Altan Erkekli mesela, böyle bir oyuncunun yanında ben başrol oynayayım demek insanın aklına gelmez. O dediğiniz oyunlar bitirme tezimdi, şimdi oyunculuğa başlıyorum.
Missouri State Üniversitesi'nde okudunuz, oyunculuğu Amerika'da yapmayı düşünmediniz mi hiç?
Çevik: Ona dayanamadım ben ya. Hele annem dolmalık yaprak alıp gelince! Dedim ki dönüyorum. Nerede okuduğunuz seyirciyi ilgilendirmiyor ki! Ben takılmıyorum. Ben Amerika'da okudum, ee ne olacak! Kardeşim siz oyuncusunuz, oyunculuğunuzu nasıl satacağınızı öğreteceğiz biz size dediler okulda. Tommy Lee Jones ilk derste bizi bir ağacın altına oturttu. Kalem kağıt filan almışız. Not alacağız. Ölüyorum ben. 45 dakika ağaca baktırdı. Sonra "Dersimiz bitti" dedi, "İlk gününüz ve siz bu ağaç gibisiniz. Ben sizi sene sonuna kadar yontacağım". Okul bitti, "Okul bitti, artık çok iyi birer tiyatro öğrencisiniz" dediler. Seni tozlatıyorlar, sonra sahne tozunu yutuyorsunuz.
Son olarak Dişi Kuş'taki gibi bir kardeşiniz olsa ne yapardınız?
Özbek: Döverdim!
Çevik: Valla ben de döverdim! Ya da ne yaparsan yap derdim herhalde.